Farklı bağımlılıklar yaşayan kişilerle yaptığımız çalışmalarda, bu kişilerin çoğunluğunda ortak olan faktörler olduğunu görmekteyiz. Bu kişilerin özellikle çocukluk ve ergenlik dönemlerinde yaşanmış olumsuz yaşantıların travmatik etkisi altında olduklarını tutarlı bir biçimde görüyoruz. Neredeyse istisnasız bir biçimde karşımıza çıkan bu gerçek, bağımlılık yaşayan kişilerin bu sorunlarının çözümünde birinci sırada öneme sahip. Bu gerçeği görmezden gelen tedavi yaklaşımlarında kişide iyileşme kaydedilemediği, iyileşme olsa dahi sınırlı olduğu ve sorunun tedavi sonrasında tekrar ettiği sayısız defalar karşılaştığımız bir gerçek.
Kişiler Yaşadıkları Duygusal Gerilimi Bastırmak İçin Bağımlılık Geliştirmektedirler
Herhangi bir bağımlılık sorunu olan kişiler tedavi arayışına girdiklerinde ya da yakınlarının veya kanuni zorunlulukların zoruyla tedaviye geldiklerinde, neredeyse hiçbir zaman yaşadıkları geçmiş travmaların bu soruna yol açmış olduğunun farkında değildirler. Onlar sadece bağımlı oldukları şeyle ilgili davranışları yapmaktan kendilerini alıkoyamadıklarını söylerler. Bir kısmı bağımlı olmadığını ya da bu durumun onlar için sorun teşkil etmediğini söyler. Tedaviye her ne şekilde gelmiş olursa olsunlar ve sorunlarıyla ilgili bize her ne söylerlerse söylesinler, kapsamlı bir değerlendirme yaptığımızda, bu kişilerin hayatlarının belirli dönemlerinde duygusal olarak örselenmiş olduklarını tespit ederiz. Yeterince kendini açmayan bağımlı kişiler dışında bu gerçek her zaman karşımıza çıkar.
Bağımlılıklarla ilgili bu güne kadar geliştirilmiş birçok değerli yöntem vardır. Bu yöntemler uygulanabildiğinde, yani kişi bu yöntemlere dahil olmayı kabul ettiğinde ve bunu sürdürebildiğinde hayatını daha işlevsel bir şekilde sürdürebilmektedir. Ancak ne yazık ki altta yatan duygusal örselenmişliğin baskısı hep kendini hissettirir. Kişi tedavi programını bıraktığında ya da stres verici güncel bir durumla karşılaştığında bağımlılığa büyük oranda geri dönüş olur. Bu durum bağımlı olan kişide, çevresinde ve hatta toplumda, bağımlılıkların tedavi edilemeyeceği ile ilgili bir görüşün kuvvetlenmesine ne yazık ki yol açmaktadır.
Halbuki bağımlıklar, nedenleri çok iyi araştırılır, anlaşılır ve neden olan unsurlar üzerinde yeterli çalışma yapılabilirse tedavi edilebilir durumlardır. Nedenler yani travmatik duygusal örselenmeler üzerinde çalışıldığında kişi yapmadan edemediği bağımlı olduğu şeyi yapmadan da olabildiğini görür çünkü bağımlı olunan davranışa neden olan duygusal gerilim ortadan kalkar. Duygusal gerilimin ortadan kalkması demek bağımlı olunan şey vasıtasıyla bastırılacak ve geri plana atılacak bir psikolojik sıkıntı halinin olmaması ve dolayısıyla bağımlı olunan şeye de ihtiyaç kalmaması demektir.
Davranışsal Alışkanlıklar
Bağımlılıkların tedavisinde dikkat edilmesi gereken bir husus davranışsal alışkanlıklardır. Kişi bastırmaya ihtiyaç duyduğu sıkıntısından kurtulduğunda bazen alışkanlık olarak önceden bağımlı olduğu şeye yönelebilir. Durum bu olduğunda bunun psikoterapide üstesinden gelmek oldukça kolay olur, çünkü kişi bağımlı olduğu şeyden kendini çok daha kolay geri tutabilir ve kendini geri tuttuğunda bağımlı olduğu dönemlerde yaşadığı (bağımlı olduğu şey her neyse onu yapmadığında) sıkıntıları yaşamadığını görür. Bu deneyimi arttıkça da alışkanlık nedeniyle süren davranış da sönmeye başlar.
Bağımlılığın tedavisine bu şekilde yaklaşıldığında çözüme ulaşmak, destekleyici yöntemler de tedavi sürecinin içine dahil edilirse, çok daha hızlı olmaktadır. İlaç tedavisi birçok bağımlılık türünde gerekli olmaktadır. Bağımlı olduğu şeyden uzak duramayacağına yönelik kalıplaşmış düşünceleri kırmak ve bağımlı olunan şeye yönelmeyi kolaylaştıran tetikleyicileri bertaraf etmek için bilişsel-davranışcı terapi yöntemleri ve grup terapileri bu süreçte tedaviyi hızlandıran etkenlerdir.
Alkol, uyuşturucu madde, kumar, alışveriş, internet-teknoloji, işkoliklik gibi bağımlılık türlerinde altta yatan örseleyici nedenler farklı olabilmektedir. Pek çok neden söz konusu olabilir. Bu yüzden bağımlılıkların tedavisinde bu nedenlerin çok iyi değerlendirilmesi son derece önemlidir.
Alkol , uyuşturucu madde ve kumar bağımlılıklarında duygusal örselenmeye yol açan pek çok travmatik neden olabilir. Örselenmenin en şiddetli olduğu dönemler çocukluk ve ergenlik dönemleridir. En çok rastladığımız örseleyici sebep şiddet uygulayan ve/veya alkol kullanan baba ile yaşanan travmatik durumlardır. Çocuklukta anne ve/veya babanın herhangi bir nedenden dolayı (kendi psikolojik sorunları, anne-baba arasındaki gerginlikler gibi) çocuğu ihmal etmeleri ve duygusal yakınlık gösterememeleri de ergenlik ve erişkinlikte bu tür bağımlılıkların gelişmesinde çok önemli belirleyicilerdir.
Alışveriş ve internet gibi bağımlılıklarda bağımlılığın belirleyicisi geçmiş travmalar olabileceği gibi güncel stresörler ya da içinde uzun süredir bulunulan ve halen devam eden travmatik durumlar da olabilir. Aile içinde yaşanan çatışmalar, iletişim sorunları, fiziksel ve duygusal istismar gibi durumlar kişide yarattıkları duygusal gerilim nedeni ile bu tür bağımlılıklara yol açabilirler.
Bağımlılıkları şiddetine (örselenme ne kadar şiddetli ise bağımlılığın şiddeti de artma eğilime girer) ve kişinin aile hayatı ve iş hayatındaki işlevselliğini ne kadar etkilediğine bağlı olarak sınıflandırmak gerekir. Örneğin madde bağımlılığı olan 5 ayrı kişi bu sorunu çok farklı şiddetlerde yaşıyor olabilirler ve işlevsellik düzeyleri çok farklı olabilir. Ancak şunu da vurgulamak gerekir; aile ve iş hayatında oldukça işlevsel olan ya da görünen ancak ciddi ölçüde bağımlılıkları olan insanlar da çoktur.
Hangi tür olursa olsun bağımlılıkların tedavisi mümkündür.
Nedenlerin niteliğine göre tedavi süresi değişir ancak tedavide bağımlılığın belirleyicisi olan nedenlerin yarattığı duygusal gerilimlerin ortadan kaldırılmasına odaklanan bir yaklaşım sergilendiğinde ve gerekli çalışma yeterli süre boyunca gerçekleştirildiğinde çözüme ulaşılır.
İlaç Tedavisi